Archive for Aralık, 2008

Yürekli, Delikanlı Bir Orta Dünya İnsanı: Gollum

GollumSözlük zibidilikleri hadisesine girmişken; bugün de sözlüklerde ve Holivud camiasında yanlış tanıtılan, hakkı yenen bir yiğit insandan bahsedeceğiz.

Evet. Bu kişi Gollum. Her ne kadar Holivud bu kişiyi bize yanlış tanıtmak istese de; biz araştırmacı, soruşturmacı Blog yazarları olarak ne yapacağız? Önümüze sunulan Holivud geyiklerini olduğu gibi kabul etmeyeceğiz elbette ki.

Gollum, eski adıyla Smeagol, her ne kadar bazı ibibikler farklı lanse etmeye çalışsa da, tepeden tırnağa delikanlılık abidesi bir abimizdir. Onunkisi adeta siyah beyaz bir aşk hikayesidir. Ama bizim Romeo ve Juliet’in yalakalık kokan sözde trajedisine sümkürerek ağlayan sözlük zibidisi tayfamız; Gollum’un harbi, katıksız, ihtiraslı sevdasına d.tüyle gülmektedir ki; bu ne yaman çelişkidir, ne yaman su aygırlığıdır sevgili bloğumun daha sevgili okuyucusu? Söyle bana ulan!

Gollum; kara sevdalara tutulmuştur. Yüzüğü delice, has, harbi, katıksız sevmiştir. Sevdası için Frodo gibi bir embesile bile abi çekmiş, ayakçılığını yapmıştır. Bu Frodo denen d.tten bacaklı ibiş, kendisine Gandalf tarafından bahşedilen yüzük taşıyıcılığı göreviyle ortamlara girmiş, karı kıza hava atmıştır lakin; bu muşmula suratta Gollum’daki sevdanın, ihtirasın, delikanlılığın onda biri hiç olmamıştır. Gollum’un yüzüğe olan sevdası öyle bir sevdadır ki; sevdiği için en yakın arkadaşına kıymış, sevdiği için yurdunu terketmiştir. Yüzlerce yılını kör karanlık mağaralarda, suratına işeyen yarasalarla geçirmiştir. Yüzüğe olan sevdası yüzünden işkenceli sorgulardan geçmiş, çekmediği çile kalmamıştır. Herifin tipi bile kaymıştır; maymunla kertenkele kırması bir yaratığa dönüşmüştür sevdası yüzünden.

Gollum’un yüzüğe olan aşkı; bugün bizim beyinsiz karı-kız tayfasının bir sürü para yatırıp zırlayarak okuduğu aşk romanlarındaki aşkları yanında sempati hikayesi bırakacak türden bir sevdadır. Nitekim Gollum, sevdiği için sonunda Mordor dağındaki ateş kuyularına atlayarak yaşamına son vermiştir. Ateş kuyularında sevdiğine kavuşan Gollum’un suratındaki gülümseme, 1 saniye sonra düşeceği ateşleri hiç düşünmeden, sevdiğine kavuşmanın mutluluğunu yaşayabilecek kadar idealist bir insan olduğunu da bize göstermektedir.

Her ne kadar yakalandığı şizofreni illetiyle bir takım dengesiz davranışlar sergilediyse de; Gollum kalbimizde yaşamaya devam ediyor. Gollum, kendisine sözlüklerde atıp tutan ibibiklerin aksine hayatını aşka adamış bir dava insanıdır. Bu sözlük çakalları yağmurda bilgisayarlarını bırakıp sokakta ıslanmayı bile maçası yemeyen tiplerdir ki; bu türden gergedan yavrularının Gollum gibi yüce bir şahsiyeti anlamalarına zaten imkan yoktur. Ama biz anlıyoruz. Seviyoruz Gollum seni. Hatıran kalbimizde koçum. Rahat uyu.

Aralık 23, 2008 at 03:34 Yorum bırakın

Luke Skywalker Sünepedir, Öyle Kalacaktır

Bir sözlükte Luke Skywalker sünepesi hakkında girdiğim entry yoğun eleştiriler aldı. Ancak bunların büyük bölümü olumluydu (hep de öyle olur anasını satıyım). Milyonlarca kişi, kendilerinin de inanıp söyleyemediği gerçekleri dile getirdiğimi; nihayet birinin sessiz çoğunluğun sesi olmayı başardığını yazdılar bana (yalancıya bir şey yapmıyorlar zaten).

Lakin orada eksik kalan noktaları burada tamamlayacağım. Birincisi Luke Skywalker denen zibidi, süzme eziğin tekidir. Karizma fakiridir. Oraya buraya itilen, amcasının dizinin dibinde yaltaklanarak büyüyen kişiliksiz bir kolibasilidir. 20 yaşına kadar bir baltaya sap olamayıp amcasının himayesinde getir götür işlerini yapan dallamanın önde gidenidir. Ulan babasının karizmasının, hırsının, kararlılığının yarısı bunda olsa; 20 yaşına kadar ne köy bırakırdı, ne gezegen ortada. 20 yaşında Obi-wan buna sahip çıkıp peşine takmasaydı; bırakın galaksi kurtarmayı, bu ezik amcasının tarlasını kargalardan kurtaramazdı.

Sözlük camiasında Luke Skywalker denen sünepenin yalakalığına soyunmuş sivilceli embesiller de bu kadarını düşünemeyecek kadar zeka düşmanıdır. Bunlar insana düşmandır sevgili. Sana, bana, galaksiye düşmandır bu eşoğleşekler. Nokta!

Aralık 21, 2008 at 23:52 Yorum bırakın

Çorumlulara Laf Atan Zibidilere Zittir Çekme Bahtiyarlığı

Bu hadise, bizim entellektüel üniversite gençliği camiamızda “şehir milliyetçiliği” diye anılsa da; yapan kişiyi derin bir mutluluğa sevkeder.  Zira Çorumlu olmak zordur sevgili blog canavarı okuyucu. “Nerelisin” sorusuna “Çorumluyum” cevabını verince alacağınız reaksiyonlar genelde sizi çok hoşnut edecek türden olmayacaktır. “Muşluyum”, “Artvinliyim”, “Kütahyalıyım” dediğinizde alacağınız reaksiyonlara pek benzemez. En tipik reaksiyon “Hehe. Senin yaptığını Çorumlu yapmaz Ceyhun” yılışıklığıdır ki; insanı en çok mide bulanıklığına iten de bu reaksiyondur. Veya “Çorum’dan adam çıkmaz.” klişesi de anında orta yere yumurtlanabilme potansiyeli taşımaktadır.

Ulan! Okumuşsun, ortama girmişsin ama adam olamamışsın işte. Sen üniversiteye gelsen ne yazar. İstanbullu olsan ne yazar. Dergilerde, gazetelerde yazıların yayınlansa, altında “*İstanbul Zort Üniversitesi, Yüksek Lisans” yazsa ne çıkar lan. Bana “hemşehri milliyetçisi” damgasını vursan ne kadar kasımpaşamda olur bre kamyon tekerleği. İktisatı, Marks’ı, Spencer’i yalamış yutmuşsun ama adam olamamışsın işte. Çorum’dan adam çıkmasa ne kadar çıkmayacak? Senden daha kötüsü olabilir mi, ey böğürtlen beyinli çakma entel. İnsanları doğduğu şehre göre değerlendirenden, aynı bölgede doğan yüzbinlerce insana, sırf doğduğu bölgeden kaynaklı etiketler yapıştıran bir dinazor yumurtasından daha milliyetçisi mi olur kereste?

Bu tip insanlara hiç fırsat verilmemelidir. Bu zihniyet görüldüğü yerde ezilmelidir sevgili blog okuyucusu.

Aralık 21, 2008 at 23:37 Yorum bırakın

Barış’ı Star Wars’a Işınlamaca

Barış'ı Star Wars'a Işınlamaca

Aralık 21, 2008 at 22:22 2 yorum

Tüm Kuşsaraylılar, Facebook’ta Birleşiniz! Zira Zincirlerinizden Başka Falan Filan…

Şirin Çorum ilimizin, daha şirin Kuşsaray Köyü’nün (ulan ne klişe giriş yaptık, iğrendim kendimden) Facebook grupları coşmuş durumda. Kaç Kuşsaraylıya Ulaşırız diye grup açmışız, 200 civarında Kuşsaraylıya ulaşmışız. Ama bir o kadar da Kuşsaray grubu açmışız efendim.

Şimdi arkadaşlar benim güzel köyüm olan bu Kuşsaray Köyü hakikaten ilginç insanlara sahiptir. Yahu altı üstü bir köy sonuçta. Memleketteki onbinlerce köyün bir tane derneği bulunmazken bizimkilerin 7 tane var. Onbinlercesinin bir internet sitesi bulunmazken bizimkinin 4-5 tane var. Onbinlercesinin bir tane radyosu bulunmazken bizim köyün maşallah insandan bol radyosu var.

Bu radyo konusuna girmişken, azıcık takılalım. İlginçtir bu husus. Geçenlerde ben de “Ne varmış bu radyolarımızda bizim?” diye bu radyolardan birine girme gibi bir gaflete düştüm. Sanıyorum Kussaray.net sitesindeki radyoydu. Bu tür radyolarda her zaman kullandığım Kekemecan rumuzunu yazdım. Ve anında banlandım, ilginçtir. Herhangi bir yazı yazma teşebbüsünde dahi bulunmamıştım ki; bunun üzerine yayındaki arkadaş bir de mikrofonu alıp “Huleyn niye böyle niklerinen giriyoğuz ulaaaa” diye kükredi bana. Ondan sonra da “Kekemeysen nassu yazacaaaan gardaşım hahahauhuh” diye standup dünyasına adımını attı ki; zaten bende o anda dizginlenemez bir o radyoyu terketme isteği uyandı. “Davul bile dengi dengine. Ben böyle espritüel arkadaşlarla iletişim problemi yaşarım.” diye düşünüp itiraz etmeksizin terkettim radyoyu. Hoş zaten itiraz etmek istesem de banlanmıştım, yanıt yazamıyordum. İşte paylaşılamayan Kuşsaray radyoları hadisesi de böyle bir dalga.

Neyse konuyu fazla uzatmayalım. Derneklerinde, sitelerinde, radyolarında bir türlü “birlik” olamayan köylülerimiz, Facebook camiasında da onlarca “Kuşsaraylılar” grubuyla bölünmüşlük konusunda liderliğe oynuyorlar. Ne diyelim. Hayırlısı olsun.

ENTRY SONU İĞRENÇ ESPRİ TÜRETTİRMECE:
– Terliksi hayvan cemaati ile Kuşsaraylılar cemaati arasındaki benzerlik nedir?
– İkisi de bölünerek çoğalır
.
– Zuhahaha.

Aralık 21, 2008 at 22:15 Yorum bırakın

Kıllanan Adam Ceyhun ve Facebook’ta Arkadaş Bulma Sorunsalı

Facebook’ta 2 hesabım var.  Gerçek hesabı uzun zaman önce açıp yalnızlığına terketmiştim. Sahte hesapla biraz takıldım. Ancak bizim insanımız öyle cana yakın, öyle sıcakkanlı ki tanısa tanımasa herkesle arkadaş olmak istiyor. Bilmiyorum profilindeki Arkadaş Sayısı bölümünü coşturup “Bakın ne kadar çevrem geniş?” izlenimi mi vermek ister etrafındakine ama; diğer hesapta 1 kişiye arkadaşlık teklif etmeden 400 arkadaş sayısına ulaştık. Ulan anasayfada bir ton haber geçiyor, arkadaşlarım hakkında. Ama ben bir tanesini bile tanımıyorum bu vatandaşların. Gelen arkadaşlık teklifini kırmıyor, kabul ediyoruz. Yahu ne meraklı bir milletmişiz arkadaşlığa. Hayır profili bayan ismiyle açsam, şöyle sahte bir foto falan koysam anlayacağım ama; öyle bi atraksiyon da yok. Neyse öbür hesap kabarınca bıraktık tabi ki orayı. Sıkmaya başladı. Geçtik gerçek hesabımıza.

Artık ıvır zıvır arkadaşlık tekliflerini kabul etmemenin en doğru yol olduğuna karar verdim. Bazen gerçekten arkadaşım olan kişileri de hatırlamayıp kabul etmiyorum, kusura bakmasınlar. Ama az arkadaş, öz arkadaş hesabı; bu şekilde yıllar önce tanıdığım üniversite arkadaşlarımı dahi buldum. 400 kişinin içinden ev arkadaşımı dahi bulamıyordum ki; artık mutluyum, huzurluyum, çocuklar gibi bahtiyarım sevgili blog okuyucusu.

Aralık 21, 2008 at 21:18 Yorum bırakın

Facebook’ta Profiline Kim Bakmış, Gör (Ebenin Fotoğrafını)

Türk milleti Avrupa Birliği’ne giremedi ama, Facebook’a fena halde girdi. Facebook camiasındaki son maceramız; Facebook’ta senin profiline kim bakmış, Facebook’taki fotoğrafını kim çalmış, Facebook’ta senin şapşal fotoğrafına kim gülmüş gibi umut taciri gruplar oldu. Yahu sosyal hayatta umut tacirliğini pek seviyoruz, tamam. Hacısıydı, hocasıydı, üfürükçüsüydü, kurşun döken teyzesiydi hepsine tamam da; bu alışkanlığımızı Facebook’a da intikal ettirmenin ne gayesi var. Şuan bu üfürükçü gruplar Facebok’un en büyük grupları olma hüviyetini taşıyor yamulmuyorsam.

Yahu o gruba üye olan sevgili Türk Facebookçusu. Hiç mi hesap etmiyorsun, o gruba üye olup bu bilgileri nasıl göreceğim diye. Gruba üye olmak ne demektir, nasıl senin fotoğrafını kimin çaldığını sana gösterecek; hiç mi hesap etmezsin ulan. Gerildim anasını satıyım. Türk Facebookçusunun derdi beni gerdi. Ama hassas insanım, duyarlı kişiyim. Dayanamıyorum arkadaş!

Aralık 21, 2008 at 21:07 Yorum bırakın

Blogculuk Hadisesine Giriş

Wordpress

Aslında blog camiasında yeni sayılmayız. Şu internette hangi bloga sorsanız tanır beni :p Lakin kişisel blog yapma fikri sevgili kuzenimin blogunu görünce ışıldayıverdi beynimde. Evet şaşkaza bu bloga gelmiş bulunmaktaysanız, bu blog bir tür kıskançlık sendromundan kaynaklı olarak türeyivermiştir. Lakin olsundur. Einstein da e=mc² olayına girerken Faraday’ı kıskandığı için dalmıştır muhtemelen. Bu işler böyle başlar, büyür, serpilir, coşar.

Efendim tabi ki; blog hadisesine öyle avam gibi dalmayacağız. Madem bir blog yaptık, sosyal mesajlarımızı da eksik etmeyeceğiz bu konuda. Ey Türk Blogcusu. Birinci vazifen SEO hileleri ile Google’ı kandırmak, ikinci vazifen de Google seni banlayınca oturup zırlamaktır. Hepinize yeni blogumdan sevgiler…

Aralık 21, 2008 at 20:56 Yorum bırakın


Kategoriler

Feeds

Ey Türk Blogcusu

Ey Türk Blogcusu. Birinci vazifen SEO hileleri ile Google’ı kandırmak, ikinci vazifen de Google seni banlayınca oturup zırlamaktır. Ceyhun Karataş
Aralık 2008
P S Ç P C C P
1234567
891011121314
15161718192021
22232425262728
293031  

Toplist